-AstroEge-

Asteroitler ve Meteorlar

A bakın ''yıldız'' kaydı. Hemen dilek dileyelim! İyi de yıldızlar belli konumlarda bulunmuyor muydu? Bu ''yıldız'' neden kaydı? Yoksa o hiçbir zaman yıldız değil miydi?

BLOG

10/27/20255 min read

Asteroitler, yıldızlar ve gezegenler oluşurken artakalan kaya parçalarıdır. Yıldızlar oluştuğunda etraflarındaki maddeyi hızla döndürür ve ısındırır. Toz tanecikleri topaklanarak kaya parçalarını oluşturur. Bu parçalar büyüyüp ısındıkça çevresindeki diğer maddeleri toplayarak bir çekirdeğe dönüşür ve katmanlar oluşturarak bir gezegen hâline gelebilir. Ancak bazı parçalar yeterince büyüyüp gezegen haline gelemez; bunlar Güneş’in etrafında kararlı yörüngelere yerleşerek asteroitleri oluşturur. Asteroitlerin yalnızca artakalan maddelerden değil, gezegenler ve uydular oluşurken meydana gelen büyük çarpışmalar sonucu kopan parçalar gibi başka yollarla da oluşabileceği düşünülmektedir. Örneğin, Dünya’nın oluşum teorilerinden birine göre, Dünya erken döneminde büyük bir gök cismiyle çarpışmış ve uzaya saçılan maddelerden bir kısmı zamanla birleşerek kendi kütle çekimini kazanmış, küresel bir şekil alarak Dünya’nın uydusu Ay’ı oluşturmuştur; teorik olarak diğer bazı parçalar ise Güneş çevresinde kararlı yörüngelere yerleşerek asteroit hâline gelmiş olabilir. Ancak uzaya saçılan her kaya parçası asteroit olmaz; bunun için belirli bir büyüklüğe ulaşması, yapısal bütünlüğünü koruyabilmesi ve Güneş çevresinde kararlı bir yörüngeye yerleşmiş olması gerekir.

Bazı asteroit aileleri ise büyük gök cisimlerinin parçalanması ile oluşur. Örneğin, 4 Vesta’nın güney kutbunda yaşanan büyük bir çarpışma sonucu oluşan daha küçük asteroitler Vesta ailesini oluşturmuştur.

Asteroitler düzensiz bir şekle sahiplerdir. Bazı asteroitler demir, kalsiyum gibi elementler ya da bazı moleküler yapılar içerebilir. Bu asteroitler içeriklerine göre üç sınıfa ayrılır. Bunlar metalik olan M tipi, kondritli C tipi ve silikalı olan S tipidir.

4 Vesta Asteroiti

-SÖZLÜK-

Kondrit: Ait oldukları ana cismin erimesi veya farklılaşması sonucu değişime uğramamış taşsı (metal olmayan) bir meteorittir.

Silika: Çoğu kaya ve toprağın ana bileşenini oluşturan, doğal olarak oluşan ve yaygın olarak bol bulunan bir mineral olan silikon dioksittir

Asteroit Tipleri:

C Tipi Asteroitler:

C tipi asteroitler bilinen asteroitlerin %75’lik kısmını oluşturan asteroit tipidir. Albedo değerleri (yüzeylerine gelen ışığı yansıtma özelliği) düşüktür. 0,03-0,10 değerleri arasındadır. 1,7 g/m^3 yoğunluğa sahiplerdir. Büyük bir kısmı asteroit kuşağının dış kısmında, güneşten 3,5 Astronomik Birim (149.597.870,7 km = 1 AB) uzaklıkta, bulunur. Dış katmandaki asteroitlerin %80’ini oluştururken güneşe yaklaştıkça bu oran %40’lara düşer. Kimyasal olarak güneş bulutsularıyla aynı kimyasal özellikleri gösterir.

Aynı zamanda yapılarında hidratlı bileşikler de gözlemlenmiştir. Spektrumları yaklaşık 0,4 μm ile 0,5 μm'nin altındaki dalga boylarında orta derecede güçlü morötesi emilim içerirken daha uzun dalga boylarında sadece hafif kırmızımsı özellik gösterirler.

S Tipi Asteroitler:

Bilinen asteroitlerin %17’lik kısmını oluşturarak ikinci en yaygın türdür. Asteroit Kuşağının iç kısımlarında ve 3 AB uzaklıkta yaygındır. Daha uzağa gidildikçe sayıları azalır. Albedo değerleri 0,20 civarındadır. Orta derecede parlaklardır. Spektrumları 0,7 mikrometreden (μm) daha kısa dalga boylarında orta derecede dik eğimli, 1 μm-2 μm civarındaysa orta ile zayıf absorpsiyon özelliklerine sahiptir. Genellikle 3,0 g/m^3 yoğunluktadırlar. Demir ve magnezyum silikatlardan oluşurlar.

M Tipi Asteroitler:

Bu tip asteroitler diğer asteroitlere göre kimyasal olarak daha fazla metal içerir. Ortalama yoğunlukları

8g/m^3’tür. Spektrumları bazen 0,75 μm uzun ve 0,55 μm kısa ince olan bir asteroit türüdür. M tipi asteroitler; %80'e kadar Demir ve %20'ye kadar Nikel, İridyum, Paladyum, Platin, Altın, Magnezyum ile Osmiyum, Rutenyum ve Rodyum gibi değerli metallerin karışımından oluşur.

-SÖZLÜK-

Albedo: Yüzeyin yansıtma gücü ya da yansıtma yeteneği olarak da ifade edilir. Bir cismin albedosu; güneş ışığının geliş açısına, cismin yüzey alanına, dokusuna veya rengine bağlı olarak değişir.

METEORLAR ve METEORİTLER

Meteoroitler (uzayda dolaşan küçük kaya veya metal parçaları), çoğunlukla asteroitlerden kopan kırıntılar ya da kuyruklu yıldızların saçtığı maddelerden oluşur. Boyutları bir toz zerresinden birkaç metreye kadar değişebilir.

Bir meteoroit Dünya atmosferine girdiğinde, yüksek hızdan kaynaklanan sürtünmeyle ısınır ve parlayarak gökyüzünde iz bırakır. Bu olaya meteor denir; halk arasında ise “yıldız kayması” olarak bilinir. Eğer meteoroit yanarken tamamen yok olmaz ve bir kısmı yeryüzüne ulaşırsa, geride kalan bu katı kalıntıya meteorit (göktaşı) adı verilir.

Meteorlar ve meteoritler, gezegenlerin evriminde önemli bir rol oynamıştır. Örneğin, yaklaşık 66 milyon yıl önce Dünya’ya çarpan dev bir meteorit, dinozorların kitlesel yok oluşuna yol açmıştır. Bu tür çarpışmalar yalnızca felaketler yaratmamış, aynı zamanda Dünya’nın zenginleşmesine de katkı sağlamıştır. Meteoritler, Dünya’ya demir ve nikel gibi ağır elementler taşımış ve bugün yüzeyde bulunan serbest demir yataklarının önemli bir kısmını sağlamıştır.

Gözlemciler meteorun çevresinde farklı parlamalar gördüklerini söyleyebiliyor. Renklerdeki bu değişim yanan meteorun atmosferdeki gazları ısıtmasından ve de uzay kayasının içindeki farklı malzemelerden kaynaklanıyor. Bazı büyük meteorlar gökyüzünde çok büyük parıltılar oluşturabilir; bunlara ise bolit adı veriliyor.

KUYRUKLU YILDIZ VE ASTEROİT FARKI

Kuyruklu yıldızlar toz parçacıklarına ek olarak bünyelerinde buz bulundurur. Bu yüzden Güneş’e yaklaştıklarında buharlaşan buz kuyruklu yıldızın kuyruğunu ve komasını oluşturur.

Bu gökcisimleri hem gezegenimizin tarihini hem de insanlık tarihini etkileyecek kadar önemlidir. Kuyruklu yıldızların eski dönemlerde

tanrısal güçlerle bağdaştırılması; günümüzde yeryüzünde azalan metalkaynaklarını asteroitlerden çıkararak karşılama fikri bunu açıkça gösterir. Nasıl ki etrafımızdaki şeyleri şekillendiren şeyler gözle görülemeyen atomlarsa; Güneş sistemini de şekillendirmede asteroitler önemli bir konuma sahiptir.